Sokak fotoğrafçılığı ile ilgileniyorsanız adı ve fotoğrafları mutlaka gözünüze çarpmıştır. Uluslar arası festival ve yarışmalarda sık sık fotoğraflarıyla ön plana çıkan, bu sayede ülkemizdeki sokak fotoğrafçılığı sahnesinin yurt dışında da daha fazla anılmasında katkısı büyük olan İlker Karaman ile fotoğrafa dair konuştuk. Yeteneği, bilgisi ve çektiği fotoğraflarla benim için önemli bir ilham kaynağı, aynı zamanda mütevaziliğiyle de saygımı kazanmış bir isim.
Fotoğrafla dair ilk anın ne?
Fotoğraf ile ilgili hatırladığım ilk anım, babamın fotoğraf makinesiyle kardeşimin ve benim fotoğraflarımızı çektiği andı. O sıralar babam Ordu’nun Kabadüz ilçesinde öğretmendi. Kabadüz’deki evimizdeydik. Samsun’a taşındıktan sonra, haftasonları sıksık ailecek Toptepe’de çevresinde yer alan kırlara ve ormana geziye giderdik. İlk kez fotoğraf makinasını elime almam ise o gezilerden birinde olmuştu. Makinanın vizöründe gördüğüm bulanık görüntüyü netleştirmeye çalışıyordum, o anı bugün gibi hatırlıyorum. Çektiğim o fotoğraf belki analog filmlerin arasında kaybolmuştur ama, o an bir fotoğraf gibi hala aklımda.

Fotoğrafa nasıl başladın?
Kendimi fotoğraf ile ifade etme isteğim lise yıllarıma dayanıyor. Karakterimle ve duygularımla örtüşen anların fotoğraflarını çekiyordum. Üniversiteden mezun olduktan sonra fotoğrafa daha çok vakit ayırma şansım oldu. Sosyal medyada faaliyet gösteren Human in Geometry adında bir gruba katıldım. Grup üyeleri ile fotoğraf hakkında konuşuyor, paylaşımlarda bulunuyorduk. Bugün fotoğraf adına bilebildiklerimin ve düşünebildiklerimin temelleri o grupta şekillendi ve hala da şekilleniyor.

Seni sokak fotoğrafçılığına ne yönlendirdi ve sokak fotoğrafçılığına nasıl bir yaklaşımın var?
Ben fotoğrafta kendimi arıyorum. Başından beri yapmaya çalıştığım fotoğraf ile belge üretmek, fotoğraf ile bir gerçeği anlatmak, fotoğraf ile toplumsal sorunlara eğilmek, fotoğraf ile bir olayın nedenlerine veya sonuçlarına ilerlemek değildi. Benim fotoğrafım sadece benim kendi nedenlerim ve sonuçlarımdı. Benim için sokak fotoğrafı en yaygın kullanılan tanımıyla sadece stüdyo dışında çekilen rastgele anların fotoğrafı değildir. Kendi yorumumla, sokak fotoğrafı rastgele gelişen bir görüntüde fotoğrafçının öznel dünyasının fotoğraf evrenine yansımasıdır. Sokak fotoğrafı tanımı mekandan bağımsızdır. Sokak fotoğrafı nesnel değil, öznel bir türdür. Bu anlamda sokak fotoğrafı görsel hikaye anlatıcılığından, belgesel fotoğraftan, gezi veya haber fotoğrafçılığından ayrışır. Sokak fotoğrafçısı fotoğrafını çekerken, çevresinde gelişen rastgele görüntülere kendi anlamlarını yükler yada bu görüntülerde kendi anlamlarını bulur. Sokak fotoğrafçısı olayın sadece tanığı ve aktaranı değildir. O önce kendi fotoğrafının yaratıcısıdır. Benim için fotoğrafın anı iç dünyam ile dışarıda gördüğüm görüntülerin etkileşime girdiği andır. Ben ancak bu bakış açısıyla bir sokak fotoğrafçısı sayılabilirim. Bugün literatürde sokak fotoğrafı tanımına dair pek çok farklı ve değerli yaklaşımlar mevcut. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki; bu tanımların bir kısmına göre ben bir sokak fotoğrafçısı değilim.
Günümüz sokak fotoğrafının durumuna da biraz değinmek istiyorum; bence sokak fotoğrafı bugün kalıplaşmış tekrarlar ve bu tekrarlara bağlı sıradanlaşma ve hızlı tüketimin baskısı altındadır. Oysa ki sokak fotoğrafının en büyük dinamiklerinden biri bence görsel yaratıcılık ve yenilikçiliktir. Bu nedenle bence günümüzün iyi sokak fotoğrafı bir daha üretilmesi ve rastlanılması zor olan bir fotoğraf olmalıdır.

Fotoğrafa yeni başlayan haline ne gibi tavsiyeler verirdin?
Yeni başlayan arkadaşlarımız vakit buldukça fotoğraf izlemeli, analiz etmeli ve incelemeliler. Fotoğraf yaşamımızda elde ettiğimiz birikimlerimizle beslenir. Okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, resimler, dinlediğimiz müzikler… ile birikimlerimizi arttırmalıyız. Yeni başlayan arkadaşlarımız fotoğraf üzerine yapılan tanımlardan çok ne yapmak istediklerine ve fotoğraftan keyif almaya yoğunlaşsınlar isterim. İnternette doğru bilgi olduğu kadar yanlış bilgi de çok fazla bulunuyor. Tek kaynaktan bilgi edinmesinler, bilgi kaynaklarını çoğaltsınlar. Ayrıca, iyi bir fotoğrafçı, evet iyi fotoğraflar çekmeli ama önce iyi bir insan olmalıdır, bunu da unutmasınlar dilerim. Paylaşımcı, disiplinli, ortak çalışma yeteneğine ve isteğine sahip, eşitliğe inanmış yeni fotoğrafçılarımız bir gün bizlere de ışık olacaklardır.

İlham aldığın fotoğrafçılar kimler?
İzlediğim ve üzerimde etki bırakan çok fazla fotoğraf ve fotoğrafçı var. Ben hem fotoğrafları, hem de fotoğraf hakkındaki düşünceleri ile Rus fotoğrafçı Pinkhassov’un sıkı bir takipçisiyim. Onun dışında Alex Webb, Paolo Pellegrin ve Trent Parke’nin çalışmaları beni etkiliyor.

Seni en çok etkileyen 5 fotoğraf kitabı hangileri?
Beş kitap şöyle;
Figments from the Real World- Garry Winogrand,
Sightwalk- Gueorgui Pinkhassov,
White Sea Black Sea- Jens Olof Lashtein,
A Way into India- Raghubir Singh,
Early Color- Saul Leiter.

Fotoğraf çekmeyi sevdiğin yerler
Kırsal kesimlerde fotoğraf çekmeyi daha çok seviyorum. Yıllardır fotoğrafçılarımızın uğrak yeri olan mekanlara gidip, daha farklı ve daha benden bir fotoğraf olarak buralarda ne çekebilirim diye düşünmek bana keyif veriyor.

Zamanla fotoğrafa yaklaşımın ve tarzın nasıl değişti?
İlk zaman fotoğraflarımda mekan etkisi çok fazlaydı. Mekanın biçimsel karakteri o dönemki fotoğraflarımın temelini oluştururken, ışık, gölge ve yansıma kullanımıyla bu mekanlara farklı bir yorum katmaya çalışıyordum. Fakat daha sonra sokak fotoğrafının güncel durumunu analiz ettikçe şunu gördüm; mekan etkisinin yüksek olduğu fotoğraflar daha kolay tekrar edilebiliyorlardı ve fotoğrafın hızlı tüketildiği çağımızda bu tür fotoğraflar hızla sıradanlaşıyordu. Kendime almış olduğum bu dersten sonra; fotoğrafımı daha özgün ve daha zor üretilen bir çizgiye çekmek amacıyla, konulara ve insanlara daha yakın olup, mekan etkisini fotoğraflarımda azaltmaya çalıştım. Hala da buna çalışıyorum. Benim için iyi fotoğraf az bulunan olmalıdır. Piyasa ekonomisinde de öyle değil midir, talep aynı iken, daha az bulunan daha değerlidir.

Hikayesini sevdiğin bir fotoğrafın var mı ve bizimle hikayesini paylaşır mısın?
Aaa… Tabi ki bunun cevabı horozu takip eden tavukları çektiğim fotoğraftır. Ulusal Kurtuluş Mücadelemiz sırasında M.Kemal Atatürk’ün Samsun’dan Amasya’ya giderken izlediği bir yol var. Samsun Büyükşehir Belediyesi ve Güngör Çınar hocamızın emekleri ile bu yol yaşayan bir müzeye dönüştürüldü. Bu projenin adı Kurtuluş Yolu olarak geçiyor. Ordu’dan sevgili fotoğrafçı dostlarım Yılmaz Karaca, Okan Aslan, Naki Kabadayı ve Metin Savaş Güleç ile Kurtuluş Yolu üzerinde fotoğraf çekiyorduk. Yağmur ve sis bastırmıştı. Bir köy kahvesinde dinlenmek ve biraz ısınmak için mola vermiştik. Kahvehanenin fotoğraflarını çekerken bir yandan da çayımızı içiyorduk. O sırada Okan Aslan ile tavukları gördük. Hemen yola atıldık. Horoz, tavukları yolun karşısına geçirirken orada bir fotoğraf çektim. Sonrasında o fotoğraf izleyiciler tarafından çok beğenildi. Hep şunu düşünürüm o gün arkadaşlarımla öyle keyifli, öyle güzel bir gündü ki, bu galiba çektiğim fotoğrafa da güzel yansıdı.

Kullandığın ekipman ne ve sence ekipman ne kadar önemli?
Yaklaşık beş yıldır kullandığım ekipman Fujifilm XT-10, uzun yıllar sadece kit lensi olan Fujinon XC 16-50mm lensi ile birlikte çekimler yapıyordum. Geçtiğimiz yaz Fujinon XF 23mm F2 lensini de aldım. Fotoğraf makinasının sahip olduğu megapiksel değeri özelliği benim için önemsiz bir unsurdur. Bugünün en önemli galerilerinde, müzelerinde ve yayınlarında piksel büyüklüğü düşük olan fotoğraflar büyütülerek, görsel gürültülü halleriyle sergileniyorlar. Benim için fotoğraf makinasının en önemli özelliği hızlı olması ve benim onunla uyum içerisinde çalışabiliyor olmamdır. Fotoğraf makinası benim bir uzvum gibi olmalı ve çevrenin dikkatini çok fazla çekmemeli. Fotoğraf makinam güncel versiyonlarına göre artık yavaş kalıyor ama onu elimden bırakmayı pek istemiyorum, aramızda bir bağ oluştu ne yapacağım bilmiyorum.

Renkli mi siyah beyaz mı?
Renkli. Siyah beyaz da çekiyorum ama paylaşmıyorum. Siyah beyazda fotoğrafı çekmekten çok, fotoğraf işlemeyi seviyorum. Bu nedenle genel fotoğraf karakterimden çok ayrı bir yerdeler.

Fotoğraf çekerken müzik mi yoksa sokağın sesini mi dinlemeyi tercih edersin
Genelde ortamın sesini dinlemeyi tercih ederim. Mekanik gürültüsü (Trafik, inşaat, fabrika…) fazla olan ortamlarda müzik dinleyerek çekim yaptığım oluyor.

Bir sahne üzerinde mi çalışmayı mı yoksa yürürken karşına çıkan anları mı fotoğraflamayı tercih edersin?
Karşıma çıksa çok daha iyi.

Fotoğraf çekmeye tek başına mı çıkmayı tercih ediyorsun yoksa diğer fotoğrafçılarla mı?
Tek çıkınca iç dünyama daha kolay ulaşıyorum.

Tek bir lens seçme şansın var hangi odak uzunluğunu seçersin?
Full Frame karşılığında 35mm’yi seçerim.

Gelecekteki planlarından biraz bahseder misin
En büyük isteğim büyüdüğüm yerlerde fotoğraf çekmek. Ülkemizin doğusunda yer alan şehirlerde de fotoğraf çalışmayı istiyorum. Ama bu tür projeler zaman, konsantrasyon ve maddi kaynak gerektiriyor. Bir gün yapabilir miyim bunları bilmiyorum. Fotoğraf ve sürdürmekte olduğum iş hayatım arasında dengeyi iyi kurmam gerekiyor. Salgın hastalık olmasaydı, Haziran ayı sonunda Fransa’da bir sergim olacaktı; fakat bu sergi 2021 yılına ertelendi. Benzer desteği ülkemiz içerisinden bulabilirsem; ülkemizde de kişisel bir sergi açmayı çok isterim. Kitap için daha vaktim var diye düşünüyorum. Türkiye’de sokak fotoğrafçılığını ve fotoğrafımızın gelişimini destekleyen her türlü organizasyona koşulsuz destek verebilmek benim için mutluluk olur. Bir süredir Fujifilm ile etkinlikler yapıyoruz. Evlerde kalmamız gereken bu dönemde 28 Nisan akşamı saat 20.00’da Fujifilm Türkiye Youtube kanalından Fotoğrafta Geometri üzerine bir canlı yayın yaptık. İzlemek isteyenler Fujifilm’in Youtube kanalından ulaşabilirler.

Beni instagramdan takip edebilirler, soruları olanlar instagram hesabımdan sorabilirler, memnuniyetle cevaplamak isterim. www.instagram.com/krmnilker
Bir de web sayfam var; www.ilkerkaraman.net
